NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
بِشْرٌ حَدَّثَنَا
عُمَارَةُ
بْنُ
غَزِيَّةَ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
عُمَارَةَ
قَالَ سَمِعْتُ
أَبَا
سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ
يَقُولُ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَقِّنُوا
مَوْتَاكُمْ
قَوْلَ لَا
إِلَهَ إِلَّا
اللَّهُ
Yahya b. Umare dedi ki: Ben
Ebû Said el-Hudri'yi Rasûlullah (s.a.v.)
"Ölülerinize La
ilahe illallah (sözünü) telkin ediniz." buyurdu, derken işittim.
İzah:
Müslim, cenaiz;
Tirmizi, cenaiz; Nesâî, cenaiz; İbn Mâce, cenaiz; Ahmed b. Hanbel 111,2.
Telkin: Tekrarlanması
için, söz söylemek demektir. Bu hadis-i şerifte ölmek üzere olan bir kimsenin,
yanında onun da söylemesi için, "La ilahe illallah" kelimesini
söylemek tasvip edilmektedir. Bir önceki hadis-i şerifin şerhinde de
açıkladığımız gibi, hadis-i şerifte telkini istenen "la ilahe
illallah" sözüyle bu cümlenin tümü olan "la ilahe illallah
Mu-hammedün RasûluUah" cümlesi veya "eşhedü en la ilahe illallah ve
eşhedü enne Muhammedeh abdühü ve rasûlüh" cümlesi kasdedilmiş ve sözü
kısaltmak için sadece "la ilahe illallah" cümlesiyle yetinilmiş
olması ihtimali varsa da, ibn Abidin'e göre mü'minlere sadece la ilahe
illallah cümlesini telkin etmek yeterlidir. Kâfirlere ise bu cümlenin tamamını
telkin etmek gerekir. Çünkü kafir, bu cümlenin tümünü-söylemedikçe müslüman
olamaz.[Davudoğlu A, ibn Abidin, III, 395.]
Metinde geçen
"mevta = ölüler" sözüyle ölmek üzere olan hastalar kas-dedilmiştir.
Nitekim bu babda rivayet edilmiş olan çeşitli hadis-i şeriflerle İbn Hibban'm şu
rivayeti de bu gerçeği isbatlamaktadır: "Ölülerinize kelime-i tevhidi
telkin ediniz. Çünkü öleceği zaman bu sözü söyleyen her müslümanı Allah
cehennem ateşinden kurtarır."
Buna göre, "ölmek
üzere bulunan bir hastanın yanında sadece kelime-i şehadet okunmak suretiyle
ona bu kelimeleri tekrarlaması hatırlatılmalı "fakat sen de söyle"
gibi bu sözler sarfedilerek ısrar etmekten kaçınılmalıdır. Çünkü, hasta son
nefesinde en sıkıntılı anlarını yaşar. Binaenaleyh o anda, ona kelime-i tevhid
okuması için ısrarda bulunmak, onun sıkıntısını iyice artırabileceği gibi,
Allah korusun bir anda iman halinin tamamen olumsuz yönde değişmesine bile
sebep olabilir. Bu bakımdan onun yanında kelime-i tevhidi veya şehadeteyni
sadece okumakla yetinmek ve ısrardan kaçınmak gerekir. Bütün mezhep imamları,
Ölüm döşeğinde bulunan hastalara, bu telkinin yapılabileceğini
hükmetmişlerdir. Maliki âlimlerinin meşhur olan görüşleri de böyledir.
Şafiî âlimlerinden İmam
Nevevî, Müslim Şerhinde, bu mevzuda şunları kaydetmiştir.
"Âlimler, metinde
geçen telkin ediniz emrinin "Farziyyet değil nedb ifade ettiğinde ittifak
etmişlerdir. Yalnız hastanın yanında sık sık şehadet getirmeyi ve bunu hastaya
söyletmeye çalışmayı mekruh görmüşlerdir. Çünkü, hastanın çektiği sıkıntının
şiddetinden bu ısrarlar karşısında canı sıkılıp uygun olmayan bir cevap
vermesi mümkündür. Bu bakımdan hasta bir defa şehadet getirdi mi. Bir daha
tekrarlatmaya çalışılmamalıdır. Fakat hasta şehadet getirdikten sonra
konuşacak olursa son sözünün kelime-i tevhid olmasını sağlamak için yanında
tekrar şehadet getirilir.”
Cumhura göre, ölmek
üzere olan hastalara bu telkini yapmak mendup-tur. Hadisin zahiri, bu telkinin
farz olmasını gerektirdiğinden âlimlerden bazıları, onun farz olduğuna
hükmetmişlerdir.
Aliyyü'l-Kari'nin
ifadesine göre, Malikilerden bazıları bu telkinin farz olduğunu söylemişlerdir.
Definden sonraki
telkine gelince, Şâfiîler metinde geçen "mevtakum = ölüleriniz"
kelimesinin zahirine ve bazı sahabe ve Tabiu'nun telkin yaptığını ifade eden
zayıf hadislere [el-Benna Â.A, el-Fethu'r-Rabbani, VIII-, 65,66.] bakarak
telkinin müstehab olduğunu söylemişlerdir. Şâfiîlere göre, ölünün başucuna
oturularak yapılan bu telkin, şu lafızlardan ibarettir.
Hanefilere göre,
metinde geçen telkini ölmek üzere olan hastalara değil, kabre konulan ölülere
yapılır. Çünkü metinde telkinin ölmek üzere olan hastalara değil, ölülere
yapılması emredilmektedir. Metinde geçen "mevtaküm = ölüleriniz"
kelimesini "ölmek üzere olan hastalarınız" diye te'vil etmek için bir
sebep veya karine mevcut değildir. Bu bakımdan sözkonusu kelimeye ehl-i sünnet
velcemaat, hiç te'vil etmeden "ölüleriniz" manâsı verirler. Onu
tevil edenlerse Mutezilelerdir.
Bu mevzuda İbn Abidin
şunları söylüyor: "Ehl-i Sünnete göre, "ölülerinize la ilahe illallahı
telkin edin" sözü hakikatine hamledilmiştir... Bazıları telkin yapılır
demişlerdir. Delilleri rivayet ettiğimiz hadistir. Bir takımları telkin
yapılmayacağını, bazıları da emir edilmediği gibi, yasak da edilemeyeceğini
söylemişlerdir. Birinci kavlin delilini gösterdiğine bakılırsa onu tercih
ettiği anlaşılıyor.[Davudoğlu A., İbn Abidin, III, 389,399.]
Maliki âlimlerinden
İbnü'1-Hacc, el-Kurtubi gibi bazı ilim adamları, Ölüyü kabre koyduktan sonra,
telkin yapmanın müstehab olmadığını söylemişlerdir. Zerruk ise er-Risale
üzerine yazmış olduğu, şerhte İbn Urfe'nin, ölüye telkin yapmayı caiz
görmediğini İzzüddin'in de bu görüşte, olduğunu ve ölüye telkinde bulunmayı
bid'at saydığını, ancak ölmek üzere olan kimseler için telkini caiz gördüğünü
ifade etmiştir.
Menhel yazarının
açıklamasına göre, bu görüş son derece güzel ve isabetlidir. Çünkü seleften
ölüye telkinde bulunan tek bir kişiyi dahi göstermek mümkün değildir.
Metinde geçen telkin
kelimesi, ölmek üzere bulunan kimse hakkında hakikat, ölü hakkında ise mecaz
olarak kullanılır. îbn Hibban da bu görüştedir. Nitekim Beyhâkî'nin
Şuabü'1-İman isimli eserinde rivayet ettiği şu hadis-i şerifte bu görüşü te'yid
etmektedir: "Çocuklarınıza ilk sözünüz la ilahe illallah olsun, ölürken
de onlara la ilahe illallah sözünü telkin ediniz."
Hanbeli âlimlerinin pek
çoğu da bu görüştedir.
Büyük müctehid ve hadis
bilgini Ahmed b. Hanbel'e telkini sorduklarında şu cevabı vermiştir:
"Ebu'l-Muğire vefat edince, Şamlılar bunu yaptılar, bunlardan başka
telkin yapan birisini görmedim."
Bu mesele 3221 nolu
hadisi şerifte tekrar ele alınacaktır, inşaallah.